Kardeşim eve gelince herkes beni unuttu!

Özellikle küçük çocuklarda yeni doğan kardeşi kıskanma süreci yaşamı etkileyecek ve bazen yardıma ihtiyaç duyulan bir süreçtir. O ana kadar bütün ilgi üzerindeyken bir anda dikkatin kardeşe yönelmesi, bu sürecin en temel nedenidir. Çocuk kendini terk edilmiş, güvensiz hissetmeye başlar ve aslında anne babaya karşı kızgınlık, kırgınlık gibi duyguları “yeni doğan kardeşi kıskanma” olarak kendini gösterir.

Bu kıskançlığın derecesini de anne babanın tutumu belirler. Yani çocuğuyla oldukça ilgili bir anne, baba; diğer çocuğun aileye katılmasıyla sevgi ve ilgisini iki kardeş arasında ne kadar dengede tutabilirse, kıskançlık boyutu da o kadar düşer.

Sadece aile değil çevre faktörü de önemlidir bu süreçte. İki kardeşi fiziksel özellikleriyle ya da davranışlarıyla kıyaslamak olumsuz etkileri artırır. “Bebeğin gözleri aynı annesi”, “kardeşin ne kadar uslu sen neden böyle yaramazlık yapıyorsun?”… gibi, bakıldığında masum görünen bu sözler, çocuklar arasında rekabete yol açabilir.

Ailelerin cinsiyete ilişkin tercihi varsa ve bunu çocuklarına yansıtıyorlarsa, cinsiyete göre kıskançlık yaşanması kaçınılmaz hale gelir.

Kardeş kıskançlığının belirtileri şöyle sıralanabilir : öfke, üzüntü, kendine acıma, özgüven eksikliği, terk edilme hissi, nefret ve intikam alma düşüncelerinin yanı sıra sevgi, koruma ve yakınlık hissetme isteği gibi karışık duyguların bir bileşimi gözlemlenebilir.

Bu duygulardan en etkili olanları öfke, kendine acıma ve üzüntü duygularıdır. Büyük kardeş sevilmediği düşüncesiyle anne ve babadan tamamen uzaklaşır, içe kapanır, yemek yememeye ve dolayısıyla zayıflamaya başlayabilir. Kabuslar gördüklerini, tuvalete gideceklerini bahane ederek ilgiyi kendi üzerlerine çekmeye çalışabilirler. Altını ıslatma, parmak emme gibi davranışlarla da karşılaşabilirsiniz. Hem gün içinde, hem de geceleri aşırı sinirli olabilirler. Huzursuz bir görünümleri vardır, sakinleşmekte zorlanır ve kimi zaman çevrelerindeki insanlara öfkeli davranabilirler. Kendine ya da eşyalara yönelik saldırgan davranışlarda bulunabilirler.

Evden ayrılmayı reddedebilirler. Mesela okula gitmek istemeyebilirler. Baş ağrısı, mide bulantısı gibi psikosomatik belirtiler, (emin olmak için fiziki muayene yaptırılmalıdır) huzursuzluk, isteksizlik ve diğer stres belirtileri de gözlemlenebilir.

Yeni bir kardeşin doğumu çocukta ilgi ve koruyuculuk, sıkıntı ve kıskançlık gibi çelişkili duygular yaşanmasına neden olur. Artık eskisi kadar sevilmeyeceği korkusu daha anne hamileyken başlayabilir. Son aylarda annenin yorgun, isteksiz ve yeni gelecek kardeşin hazırlıkları ile uğraşıyor olması çocuğun huysuzlaşıp, anneden ayrılmak istememesine neden olabilir.

Bazı çocuklar kıskançlık duygularını açıkça ortaya koyarak kardeşine vurma, onun oyuncağını kırma, “ondan nefret ediyorum” deme gibi davranışlar gösterirken bazıları da bu duygularını bastırır ve aşırı sevgi gösterir, bu davranışın altında çoğu zaman ana-babanın sevgisini kaybetme, tepki görme korkusu yatar.

Anne babaya sık sık kendilerini sevip sevmediklerini sorabilirler, sevildiklerinden emin olamazlar bir türlü…

Peki ona yardım etmek ve kıskançlık sorununu en hafife indirmek için yapılması gerekenler nedir?

Kardeşi doğmadan önce çocuğa, “anlayabileceği bir dille” aileye yeni bir üyenin geleceği, ev ortamının normalden daha yoğun olacağı, eve misafirlerin gelip gideceği, annenin yeni doğan bebekle daha çok vakit geçirmesi gerektiği ama bunların o doğduğunda da yapılan şeyler olduğu anlatılmalıdır. Bu şekilde çocuğunuz daha hazırlıklı olacaktır.

Hamilelik döneminde babası ya da bir aile üyesi çocuğun bakımıyla ilgilenmeye başlayabilir. Böylece anne hastanedeyken ya da bebekle ilgilenirken çocuk kendini ihmal edilmiş hissetmez ve yaşantısının değiştiği fikrine kapılmaz.

Anne baba çocuğa, kardeşin doğdu ama sana olan sevgimizde bir azalma yok mesajını sadece sözlerle değil davranışlarıyla da vermelidir. Onunla konuşarak, ortak faaliyetlere girerek ve ona sorumluluklar vererek bu durumu yönetebilirler. Yeni gelen kardeşle birlikte önceden yapılan aktiviteler birden bire son bulmamalıdır. Burada babaya da sorumluluk düşmektedir.

Bebeğe sevgi gösterdikten hemen sonra, panik içinde çocuğa da aynı şeyi yapmaya çalışmak doğallığın kaybolmasına ve çocuğun kendisinin zorla sevildiği gibi yanlış bir fikre kapılmasına neden olacaktır. Misafirler de sadece bebekle ilgilenip büyük çocuğu unutma eğilimi içinde olurlarsa; uygun bir dille yalnızca bebekle ilgilenmemelerini, büyük çocuğa da alışık olduğu tarzda ilgi ve sevgi göstermeleri söylenmelidir. “Kardeşin doğunca senin pabucun dama atıldı” gibi sözler söylememeleri konusunda da dikkatli olunmalıdır.

Bebek için söylenen “Ne kadar yaramaz, sürekli ağlıyor, beni çok yoruyor oysa ben seni daha çok seviyorum” gibi cümleler çocuk tarafından inandırıcı bulunmayıp, tam tersine onu kandırmayı istediğiniz inancı verebilir.

“Sessiz ol, kardeşin uyuyor” gibi sözlerle çocuğun yaşantısını bebeğe göre ayarlamak da çocuktaki kıskançlık duygusunu tırmandıran nedenlerden biridir.

Aşırı kaygı içeren tavırlarla çocuğu bebekten uzaklaştırmaya çalışmak, yapabileceğiniz en büyük hatadır! Yapılabilecek şey yeni doğan bebeği korumak için çocuğu ondan uzak tutmak değil “bebeğe zarar vermesine izin verilmeyeceğini” kesin bir dille anlatmaktır. Bebekle ilgili işlerde çocuktan da yardım istenebilir.

Mesela bebeğe isim seçme, biberonunun soğutulması, oyuncak ya da giysi seçimi, bebek odasının düzenlenmesi gibi konularda büyük çocuğun katılımı sağlanabilir. Çocuklar özellikle beş yaşına gelinceye kadar zarar verip vermediklerini kavrayamazlar. Bebekle çok fazla yalnız bırakmamak doğru olacaktır. Ama çocuğa hissettirmeden ve seni kardeşinle yalnız bırakmıyorum hissini vermeden dikkatle yapılmalıdır.

Kardeşler arasındaki karşılaştırmalardan kaçının. Ancak onun da bir zamanlar küçük bir bebek olduğu, aynı bakım ve özenin kendisine de gösterildiği çocuğa anlatılabilir. Küçülmüş giysileri, bebeklik fotoğrafları gösterilerek, o bebekken yaşanan anılardan ve onun sevimli hallerinden bahsedilerek kendini daha iyi hissetmesi sağlanabilir.

Kardeşiyle ilgili karışık duyguları olan çocukların konu edildiği öyküler anlatmak, anne ya da babanın kendi kardeşiyle ilgili ilk hislerini paylaşması, çocuğun duygularını anlaması ve ifade etmesinde fayda sağlayabilir.

Çocuğa kardeşini “sevmek zorunda” olduğu söylenmemeli, “sen artık ablasın, abisin” diyerek, yaşının üzerinde olgunluk da beklenmemelidir.

Bebeğin gelişiyle birlikte 4-5 yaşlarındaki çocuğu ana okuluna göndermek doğru değildir. Bu durum kardeş kıskançlığını körüklediği gibi çocukta okul sendromunun gelişmesine ve çocuğun içine kapanık ya da saldırgan olmasına yol açabilir.

Çocukların neşe içinde büyüdükleri, kardeşlerin birbirine sevgiyle bağlandığı mutlu aile fotoğraflarında buluşmak dileğiyle, sevgiyle kalın.

Yazar Hakkında

Tuba Alya

Ankara Üniversitesi “Çocuk Gelişimi ve Eğitimi” bölümünü bitirdikten sonra , Anadolu Üniversitesi “Türk Dili ve Edebiyatı” bölümünden mezun olmuştur.Sayısız sosyal sorumluluk projelerinde yer almış, Ankara’daki çeşitli kreş ve anaokullarında gönüllü öğretmenlik yapmıştır. Halen çocuk esirgeme kurumlarında gönüllü ablalık yapmaya devam etmektedir.