Çocuklara nasıl hayır demeli?

Her işi yapmanın bir adabı yani raconu var derler… Mesela Türk kültüründe misafir ağırlamak öyle kolay iş değildir. Misafir olmanın bile bir raconu vardır. Gitmek istediğin yere önceden haber vermelisin bir kere. Müsaitler mi değiller mi? Neyse misafir haber verdi ev sahibi buyur etti… Önce aşağıdan zil çalındı mı kaç erkek kaç bayan kaç çocuk ona göre terlikler kapıya dizilir…

Gelenler buyur edildikten sonra yani terlikler giyildikten sonra salonun en nadide köşesinde misafirler yerleştirilir. Yaklaşık yarım saatlik bir giriş sohbetinden sonra daha önceden misafirler için hazırlanmış atıştırmalıklar çayla birlikte servis edilir (varsa evin kızı yapmalıdır bu servisi ). Misafir memnuniyeti sağlandıktan sonra yaklaşık 2- 3 saat kadar çay yanı muhabbetler, yeni havadisler falan derken ana hatlarıyla misafir ağırlama sürecimiz başarıyla tamamlanmıştır.

Çiçek sulamanın da bir raconu var. Üstelik bir tane de değil. Her çiçek kendi dilini öğretir bakan kişiye. Kaktüsün varsa iki haftada bir uzaktan birkaç damla su püskürt eğer haftada bir toprağını sularsan ölür. Adını bile hatırlamadığım yapraklı salon bitkisi haftada bir tabağının altına su geçecek kadar su verilmelidir haftada iki verirsen yaprakları çürür. Orkide haftada bir 24 saat suda beklet çıkar o zaman güzel çiçek verir yoksa çiçek vermeden vaz bile geçebilir vs…

E bizim çocuklarında bir raconu var. Ailelerden en çok duyduğum sorulara değinmek istiyorum öncelikle. Hocam bizim çocuk durdan sustan anlamıyor biz perişan olduk ne yapmalıyız? Hocam ne yapsak olmadı sırf o istiyor diye onun saçma sapan oyuncaklarıyla da oynadım gene olmadı? Hiçbir şeyini eksik etmiyoruz yine de bizi sinir etmek için her şeyi yapıyor sanki. Bir kere hayır desem ağlama krizine giriyor bıraksam sabaha kadar ağlıyor ne yapmalıyım? Ben düzeltmeye çalışıyorum babası bozuyor bu çocuk iyice ne yapacağını şaşırdı? Babasını gördü mü çok uslu babası gidince bana yapmadığını bırakmıyor ne yapacağım?... Şimdilik aklıma gelen sorular bunlar.

Bana gelen ailelere hep söylediğim bir şeyi sizinle de paylaşmak istiyorum.

Çünkü bu her ne kadar kulağa basitmiş gibi gelse de aileler için çoğu zaman uygulaması zor olmakla beraber uygulandığında 7 aylık bebekten 17 yaşındaki ergene kadar en etkili yöntemlerden bir tanesidir.

Çocuğunuz geldi sizden bir şey istedi diyelim. Kural bir; hızlı yanıt vermek zorunda değilsiniz önce bir düşünelim. Ne mi düşünücez? Kural iki; çocuğumun bu istediğini çok ısrar ederse ya da çok ağlarsa ya da tabiri caizse kendini yerden yere vurursa yapacak mıyım yoksa yapmayacak mıyım? Kural üç; eğer cevabınız yaparım ise o zaman ilk vereceğiniz cevap çocuğunuzun istediğini kabul eder nitelikte olmalıdır. Kural dört; eğer cevabınız hayır yapmayacağım ise o zaman tavrınız çok net olmalıdır ve ufak bir açıklamayla bunun mümkün olmadığını çocuğunuza söyleyin ve asla kendinizden ödün vermeyin. O kurala uyulacak !!! Ör: “Anne ben Buğralara playstation oynamaya gidebilir miyim? ( ödevlerini yapması gerekiyordur ya da babası eve gelmek üzeredir siz çok da izin vermek istemezsiniz içinizden hayır demek geçer fakat hayır dediğinizde eğer ortalık yıkıldığında ikinci cevabınız- tamam bir yarım saat git- olacak ise ilk vermeniz gereken cevap;” tamam bir yarım saatliğine gidip gelebilirsin ama ben çağırdığımda itiraz etmeden eve geri geleceksin anlaştık mı?” olmalıdır. Ama daha önceden kural koymuşsunuzdur ve ödevleri bitmeden dışarı çıkamayacağı konusunda anlaşmışsınızdır veya herhangi bir sebepten ötürü asla izin vermek istemiyorsunuzdur o halde cevabınız şu olmalıdır. “Üzgünüm sana bu konuda izin veremem çünkü daha önce ödevlerden önce dışarı çıkamayacağın konusunda anlaşmıştık.” Gibi olmalıdır.

Şu an aklınızdaki soruyu duyar gibiyim: “Hayır dediğimde ortalığı yıkmasına nasıl engel olacağım?” Çok ağlıyor ama nefesi kesilecek gibi ne yapmalıyım? Aslında bu sorunun cevabı da yukarıdaki dört kuralımızda gizli. “Hayır” ve “evet” cevaplarınız o kadar nettir ki çocuğunuz bir süre sonra sizin neye evet neye hayır dediğinizi çok iyi anlar ve ona göre davranır. Eğer çocuğunuzu en başta bu istikrarla yetiştirirseniz ortalık yıkılmayacaktır ya da ağlama krizleri sona erecek, maksimum minik göz yaşlarına dönüşecektir. Fakat diyelim bunu şimdiye kadar yapamadınız ki sizi bu konuda anlayabiliyorum çünkü canımızdan bir parça olan çocuklarımızı ağlarken görmenin azımsanamayacak kadar manevi bir boyutu da mevcut. Yine de dört kuralımızı uygulamak için çok da geç sayılmazsınız. AMA şartımız şu; ağlama krizlerine ortalık yıkılmalarına bir süre tahammül edeceksiniz. Elbette ki ağlayarak istediğini yaptırmaya alışmış ya da şöyle diyelim anne babaların zaafını bularak istediklerini yaptırmaya alışmış çocuklar bu duruma kolay adapte olamayacaklardır. Çünkü siz hayır dediniz ağladılar ortalık yıkıldı ama yine hayır dediniz itirazların boyutu arttı yine hayır dediniz… Dayanın. Ben sizin yanınızdayım dayanın. Çünkü eğer dayanabilirseniz çocuğunuza bu hayattaki en önemli şeyi öğretmiş olacaksınız ve böylece bundan sonraki hayatı hep daha kolay geçecek. Okula başlayacak orda kurallar var. Kız/erkek arkadaşı olacak her istediğini yapamayacağını görecek. İşe başlayacak… Gerisini biliyorsunuz zaten. Siz çocuğunuzu hayata hazırlamış olacaksınız. Bunun mükafatı olarak da çocuklarınızı huzur içinde yetiştirme fırsatı elde edeceksiniz. Çocuğunuz ise ilerleyen yaşlardaki daha büyük hayal kırıklıklarından kurtulup bazı isteklerinin yerine gelememesini normal karşılayacaktır.

Evet çocuk büyütmenin raconu aslında şu “hayırsa hayır, evetse evet”. Bunu kuralı uygulayabileceğinize gönülden inanıyorum. Misafir ağırlayabiliyorsunuz, çiçek yetiştirebiliyorsunuz, çocuklarımıza olması gerekeni de öğretebilirsiniz. Dayanın yapabilirsiniz…

Yazar Hakkında

Tuba Alya

Ankara Üniversitesi “Çocuk Gelişimi ve Eğitimi” bölümünü bitirdikten sonra , Anadolu Üniversitesi “Türk Dili ve Edebiyatı” bölümünden mezun olmuştur.Sayısız sosyal sorumluluk projelerinde yer almış, Ankara’daki çeşitli kreş ve anaokullarında gönüllü öğretmenlik yapmıştır. Halen çocuk esirgeme kurumlarında gönüllü ablalık yapmaya devam etmektedir.